-
1 kâr bırakmak
v. leave a profit -
2 kâr bırakmak
to bring profit -
3 kâr
kâr ÖKON Gewinn m; Nutzen m;kâr bırakmak Gewinn abwerfen;kâr haddi Gewinnspanne f;kâr koymak den Gewinn aufschlagen (auf den Gestehungspreis);kâr payı Gewinnanteil m, Dividende f;kâr ve zarar hesabı Gewinn- und Verlustrechnung f;kâra geçmek Gewinne erzielen;bu, benim kârım değil das steht nicht in meinen Kräften -
4 kâr
снег (м)* * *1) при́быль, бары́ш, дохо́дkâr bırakmak — приноси́ть при́быль
2) перен. по́льза, вы́годаbundan benim hiçbir kârım yok — мне от э́того никако́й по́льзы нет
3) ком. ра́зница ме́жду себесто́имостью и прода́жной цено́й••- kâr etmemekkâr zararın kardeşidir — погов. при́быль - родна́я сестра́ убы́тка
- nasihat tehdit hiç biri kâr etmedi
- kâr getirmek
- kârı olmamak
- bu benim kârım değil
- kârını tamam etmek -
5 kâr
1. profit. 2. benefit. - bırakmak to yield a profit. - etmek 1. to profit, make a profit. 2. to help, be effective. - gayesi gütmeyen nonprofit. - getirmek to yield a profit. - haddi limit on profits. - hissesi fin. dividend, share of the profits. - kalmak to remain as profit. -ı olmamak not to be up to, not to be equal to: Bu iş herkesin kârı değil. Not everyone is equal to this job. - payı fin. 1. profit margin. 2. dividend, share of the profits. -ına satmak/-la satmak /ı/ to sell (something) at a profit. -ını tamam etmek /ın/ colloq. to murder, kill. - ve zarar/- zarar profit and loss. - zarar cetveli income account, profit and loss statement. -
6 su
вода, влага- su almaz- su almak
- su arıtılması
- su atma
- su bırakmak
- su geçirmez
- su geçmez
- su içeriği
- su kemeri
- su muhtevası
- su sağlaması
- su temini
- su vermek
- su verilmemiş
- su verilmiş
- absorbe edilmiş su
- acı su
- ağır su
- akar su
- alçak su
- arteziyen su
- aşındırıcı su
- atık su
- bağlı su
- basınçlı su
- berrak su
- besleme suyu
- çalkalama suyu
- çekik su
- çeliğe su verme
- damıtık su
- damıtılmış su
- deniz suyu
- dışarı akan su
- dönüş suyu
- durgun su
- durulmuş pis su
- emilen su
- emilmiş su
- endüstriyel atık su
- erimiş buz suları
- erimiş kar suları
- ev atık suyu
- feyezan su
- harç karıştırma suyu
- higroskopik su
- ırmak suyu
- içilebilir su
- içme suyu
- kapiler su
- kara suları
- kaynak suyu
- kaynar su
- kaynatılmamış su
- kaynatılmış su
- kazan suyu
- kılcal su
- kıyı suları
- kızdırılmış su
- kızgın su
- kireç suyu
- kireçli su
- kireçsiz su
- kirlenmiş su
- kirli su
- kondansör suyu
- kullanılmış su
- kullanım sıcak su
- kullanım soğuk su
- kullanma suyu
- kuyu suyu
- kül suyu
- küllü su
- lağım suları
- maden suyu
- menba suyu
- musluk suyu
- nehir suyu
- ölü su
- paslandırıcı su
- pis su
- primer dönüş sıcak su
- sahil suları
- sarfiyat suyu
- seconder ısıtma suyu
- serbest su
- sıcak su
- sızma suyu
- soğuk su
- soğutma suyu
- süzülen su
- tahrip edici su
- tatlı su
- teknik su
- temiz su
- termal sular
- toksik atık su
- tuzlu su
- yağmur suyu
- yeraltı suyu
- yerüstü suyu
- yıkama suyu
- yumuşak su
- yüzeysel su
- zararlı su
- zararlı yeraltı su
- zemin suyuİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > su
-
7 aç
aç1 <- çı> adj hungrig; mittellos; unersättlich; versessen (-e auf A);aç açına mit nüchternem Magen;aç bırakmak hungern lassen;aç biilaç in Not und Elend;aç kalmak sich nicht satt essen können; verarmen;aç kar(n)ına auf nüchternen Magen;karnım aç ich habe Hunger;aç susuz kalmak in Not und Elend geraten
См. также в других словарях:
kâr bırakmak — kazanç getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâr — is., Far. kār 1) Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı 2) İş 3) mec. Yarar, fayda Bundan benim hiçbir kârım yok. 4) ekon. Üretim faktörlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay 5) tic. Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
etmek — nsz, der 1) Bir işi yapmak Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. H. Taner 2) İyi, kötü zarflarıyla birlikte davranmak İyi ettiniz de geldiniz. 3) i Bulmak, erişmek Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. R. H … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapamak — i 1) Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı. H. E. Adıvar 2) Hava bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak 3) Bir şeyin görünmesine engel olmak Bu yapı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay — is. 1) Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse 2) Eşit bölüm Bunu beş pay yapın. 3) ekon. Ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan para, marj 4) mat. Bayağı kesirlerden birinin eşit … Çağatay Osmanlı Sözlük